Ana içeriğe atla

MASUMİYETİ YIRTILAN ‘DELİ GÖMLEKLERİ’ - İLTÜZER OKAN


Mutluluğun bir masumiyeti var mıdır yoksa tüm mutluluklar masum mudur? Mutluluk hali, üzgün olma hali ya da kızgınlığı en derinden hissedebilme dinginliği, hepsi tüm insanlığın ortak hisleridir. O zaman ortak hisler olduğunu bildiğimiz duygular ile ilgili düşündürücü bir nokta vardır; herkesin hissettiği mutluluk aynı mutluluğun değişmez lezzeti midir?
İşte tam olarak bu soruların kıskacında mutluluğun masumiyet ifadesi konuya bir ayraç koymaktadır. Burada Gogol’ün delisinin, “bence bu dünyadaki en masum mutluluk sebeplerinden biri; duygularını, düşüncelerini ve fikirlerini başkalarıyla paylaşabilmektir” ifadesi insana, mutluluğun da lezzet farkları olduğunu ve masum bir mutluluğun en yoğun duygu hali olduğunu düşündürüyor. O halde mutluluktaki masumluk zirvesini yakalamak için bu duyguya hangi delilik gömleğinin geçirileceği değerlendirilmelidir. Ve gömleğin kumaşları da namus, şeref, onur, erdem, fazilet, ahlak... Bunlardan dikilen her gömleğin yırtılması bu kaidelerin ‘dışı’dır. Bu değer kavramları mevcut ise, mutluluğun masumluğu da söz konusudur. Tek bir kişinin farklı olaylar üzerinden hissettiği mutluluk aynı olabilir. Fakat gömlek olaylardan bağımsız bir şekilde değerlendirilmektedir. Bu yönde, kişilerin hem zihin hem de yaşamları ile giydirilen gömlek, bu farklı hissetme durumunda olaylar arası değil, kişiler arası değişmektedir. Gömleğini yırtmamış her insanın hislerinin zirvesi, diğerlerinin aksine daha yoğun ve masumdur. Bu sebeple, mutluluğa namus atfedilebilir. Ki namus, ahlak gibi değerleri taşıyabilenlerin birer deli gömleği giydiği yakıştırması ile, bu değerleri taşıyan kişilerin toplumun değer bekçileri tarafından ‘namussuzluk’ ile itham edilmesidir. Bu itham ve baskılara direnip o gömleği hakkıyla taşıyabilmek ve duyguların en masumunu yaşayabilmek ise, ancak delilerin başarabileceği bir iştir. 
Diğer bir ayraç ise, alıntıda delinin belirttiği en masum mutluluk sebebinin duygu ve düşüncelerin başkalarıyla paylaşılması durumuna yöneliktir. Bu durum irdelendiğinde paylaşımın yapılabilmesi, duygular eşliğinde iletişime geçildiğinde olur. Böylece, hislerin ve fikirlerin hakiki manada anlaşılıp onlara kıymet verecek insanlarla karşılaşmanın da nadir zaman dilimlerine daha çok rastlanılır. Çünkü delilik gömleğini korkmadan giyebilmiş birisine denk düşmek de gömleği taşımak kadar zordur, ve zaten delinin halinden ancak bir deli anlar. Gömleği de bir kere yırtınca alınacak ilk övgü ve rağbet ‘beylik’ olacaktır. Gogol’ün delinin hatıralarına düştüğü; “Bizim dairede herkese ‘bey’ unvanıyla hitap edilirdi, doğrusu bu resmi davranış olmasaydı istifamı çoktan vermiştim” notu da gömleği yırtıp özgürleştim sananların kaybolduğu samimiyetsiz ortamların resmi dilidir. 
Birçok toplumda gömlek giymenin bedelleri vardır. Bunlar kişilerin aklından şüphe edilmesi, sınırlı kavramların baskısı altına alınması gibi bedellerdir. Ancak o gömlek yırtıldığı an birden toplumsal statü yükseltilir, isimlerin yanına unvanlar eklenir ve kişilere özgürlük kafesinin demir kapıları aralanır. 
Masumiyeti kaybolmuş bir dünyanın parmaklıkları arasına sıkışmadan önce, gömleğinize son bir kez sarılıp düşünmeniz dileğiyle..., mutlu delilikler.
Kaynakça:
Gogol, N.V. (2019). “Bir Delinin Hatıra Defteri”, Çev. Nigara Haitova, İstanbul: İndigo Yayınları. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RASİM ÖZDENÖREN DENEMELERİNİN GENÇ OKURA ETKİSİ ÜZERİNE-ASIM GÜLTEKİN

Rasim Özdenören’in kitaplarıyla ilk karşılaştığımda (1991) 16 yaşındaydım. Denemeleriyle karşılaştım ilk önce,  Müslümanca Yaşamak’ ı ya da  Kafa Karıştıran Kelimeler ’i okumuştum evvela. Ve ardından diğerleri... Zihnimde muhteşem bir etki yapmıştı Özdenören’in yaklaşımı. O deve-iğne misalini hâlâ unutmamışımdır. Allah’ın her şeye kâdir oluşunun gündelik hayata yansıyış şekli üzerinde anlaşamayan iki adam vardır misalde. Biri “Allah deveyi iğnenin deliğinden bile geçirir. Bunu iğne deliğini büyülterek yapar.” derken öbürü; “Elbette Allah her şeye kâdirdir, ama bu işi deveyi küçülterek yapar.” demektedir. Rasim Özdenören ise bu iki yaklaşımdaki tehlikeye dikkat çekerek iki yaklaşımda da insanın kendini merkeze almaya, kendini tanrılaştırmaya çalışmasından izler bulunduğunu söylemektedir. Onu okumakla bir şeyi fark etmiştim. Modern çağda yaşayan bir Müslümanın kendisini kuşatan kirli modern düşünüş tarzlarını fark etmesi son derece zorlaşmıştır ve çoğunluğun düştüğü bu d...