İlk Not: İki çılgın duygu, bir deli-ruh-.
Ağlamak ya da gülmek, vücutta biriken negatif enerjiyi atmayı sağlar:
Kahkaha ile gülüp yakıvermek, katıla katıla ağlayıp elmacık kemiklerine süzülen toprak kokusunu salmak...
Bir deliliktir ağlamak ve gülmek;
Birbirine zıt iki kutup,
Görünenden, sanılandan uzak iki çılgın duygu, birbirine bağımlı kalan iki ‘Adaletsiz Ruh’ çatışmasıdır.
Merkezine yerleştirdiğimiz ayna, bir de tadı damağımızda kalan zehirli bal.
Bir yandan tatlı yanını, diğer yandan zehrini bu karmaşaya borçluyuzdur.
Ağlamak zehir olsa gerek:
Gülmek ise işin tatlı tarafı belki, belki de en can alıcı noktası zehrinin tat vermesi.
Yağmurun hırçınlığı, troposferle çekişmesi, arada kalan bulutun sessizliği, toprağın ara bulup hasret kokusunu salması..
Gökyüzü de bir çeşit ağlamıyor mu?
Bir yandan gözyaşı dökerken, diğer yandan toprağın hasret kokusunu salmıyor mu?
Güneş bal olsa gerek:
Troposferle samimiliği, bulutla haşır neşir, toprakla verimli sohbeti,
Güldükçe yakmıyor mu?
Dokundukça sızlatmıyor mu?
Çok kullanılan bir söz vardır, dilden dile anonimle bizlere ulaşan.
Çok gülenin derinlerde, damarlara gizlenip, damarın gidişatını daraltıp, ıssız, mağlup bir acısı vardır.
Biz yoksulluğa, ölüme, bütün acıya delice gülmüyor muyuz?
Damarlarımızın derinliğine hapsetmiyor muyuz?
Ağlamak çaresizlik barındırır, teslimiyetle sorgular, yalvarmak değildir.
İç dünyandan elmacık kemiklerine süzülen yaş, hırçınlığın, çekişmen, ara bulduğun özlem kokusu..
Damarlarına işlenen deli bir zehir,
Can alıcı noktasında, zehrin verdiği ince bir tat..
Ağlamak da, gülmek de deli bir bal,
Fazlası zarar, olmazsa yapamazsın...
SonNot: Hayat pastasının lezzetli dilimleri başka diyarlarda kalmış, bugün senin payına düşen; yalnızlık.
Yorumlar
Yorum Gönder