Ana içeriğe atla

GÖNÜL BOHÇASI


Arkadaşlar merhaba. Mutluluğun tarif edemeyeceği bir duyguyu sizlerle paylaşmak istedim ve ilk olarak bloğumuza katkı sunanların emeklerini değerlendirerek onlara sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Son günlerde bloğumuza yapmış olduğunuz yoğun ilgi ve okunma oranlarının artmasından dolayı da sizlere çok teşekkür ederim. Aynı zamanda yine son haftalarda blog ile daha çok kişi etkileşime geçiyor ve gün geçtikçe blog yazılarının okunma sayısı da artış gösteriyor. Bu durum bizim için, değer verdiğinizi göstermesi açısından oldukça güzel bir durum. 

Tenâkuz blog yazarlarımızın kavramlara her yönden bakması, anlamlandırma çalışmalarını yapması ve özellikle de edebiyata yeni bir bakışı sunabilme çabası, sizlerin geri dönüşlerinin bizlere gerekli desteği sunması yönüyle önemli bir süreci yakaladı. Bu yönüyle bizlere daha çok dönüş yapmak ve çalışmaların sıklıklarını da iyileştirici ya da geliştirici bir yönde ulaştırma durumları açısından 'tenakuzlar@gmail.com' hesabı ile iletişime geçmeniz ya da sosyal medya hesapları ile iletişim kurmanız bizler için oldukça önemli. Siz okuyucularımıza daha etkin ve kapsamlı bir okuma sunmak için çok çabalıyoruz. Bu yönde tekrardan teşekkür ediyor ve Nuri Pakdil'in, "kalem benim kale'm" ifadesi ile "Gönül Bohçası" konuşmamızı sonlandırıyorum. Sağlıcakla ve esenle kalın...

TENÂKUZ Genel Yayın Yönetmeni




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ADRESİNİ BULAMAMIŞ YOLCULAR: MEKTUPLAR - MÜZDELİFE YILMAZ

Mektuplar; adresini bulamamış yolcuları, her satırı adresine ulaşamamış yolculukları ‘kelimeleri’ ile taşır. Gönderenin belli olmadığı, alıcısının belirtilmediği ve adresinin bilinmediği hikâyeleri yansıtır. Gönderenin kimi zaman şikâr kimi zaman aşikâr olduğu, bir türlü adresini bulamayan yolculukların yolcuları... Mektuplar... Ah mektuplar... Tez ulaşan kara haberler, fakat bir türlü ulaşılamayan vuslat haberler yığınıdır. Ahh siz mektuplar: Yazdıkça ilmek ilmek dokunan parmakların nakışları, okudukça kalbe çuvaldızı batıran kara kara kelimeler ve okudukça kuşların sevincini konduran, baharın coşkusunu, kır çiçeklerini umut ezgilerini söyleyen kelimeler yığını... Kalbin kalemle dile geldiği sırlar, gözlerin satırlara akıttığı hasretin gözyaşları... Cephede aylardır ana hasreti çeken Mehmetlerin, ekmek parası diye gittiği yeri kendine yurt edinse de kendi vatanının hasretini çeken Ahmetlerin, yetim bir Zehra’nın, yüzünü dahi hatırlamadığı ve huzurevlerine terkedilmiş Ayşe, Fatma, H...