Uzun
zamandır yağmur yağıyor. Bahçedeki nebatatın halini düşünmek ve tütün sarmakla
geçiyor günlerim. Gönderdiğin şiirleri okudum. Uzunca bir müddet, yorulmuş
kalbine nasıl bir mektup yazacağımı düşündüm. Eşim uykusuz kalmamdan rahatsız
oldu, bu yüzden sana bu mektubu bir kadının ısrarını dindirmek için alelacele
yazıyorum. Biliyorum gönlünün ısrarını dindirmek isteyen sana, bir saygısızlık
olacaktır bu. Ama bir sonraki mektuba daha uzun zaman ayıracağıma emin
olabilirsin. Mektubun devamında şiirlerin ile ilgili çıkarmalarım
bulunmaktadır. Bir sonraki mektubunu merakla bekliyor olacağım.
[Aziz Ensar Ahmedi]
*
“İsyanı olmayan insanın şiiri de, varlığı da
nisyanını içinde barındırır...”
*
Geceleri
hışırdayan yaprakları anlatmak istemiyorsun ya da mavi gökyüzünün içinden
kopardığı ışıkları, mevsimleri, bir isimlik ve bir bitimlik aşkları da. Sen, ‘varlık
ve senin arasında’, senin yakamozlarını anlatıp duruyorsun...
En
baştan alalım. Varlığı tanımakla başladın önce işe. Sesler, görüntüler, ışık
öbekleri ve davranışlar, üzerine üzerine geldi; hem de anlamadan kabullenmen
için. Sonra tanıyınca mavi gezegenin tüm hücrelerini, kendine dönmeye başladın.
Öğrendiklerin ile tanıdın kendini. Bir ceylanın hüznüydü hüznünün adı ya da
babanın bakışlarındaki ağırlıktı hayat. Dedin ki tamam böyleymiş, tutunmalı bu
akışa dedin, ama olmadı. Ya kaderden sana gelenler ya da içindeki saçları çekilen küçük çocuk
şöyle dedi: ‘Bu sen değilsin!’
İşte
o zaman başladı sınavın. Ama farklı olarak soruları sen sordun hayata.
Uyumsuzlukların, arzuların, beklentilerin kâğıtlara dökülüp ketum hayatın önüne
atıldı. Ama hayat sürekli olarak sana güldü. Adı bir sevda oldu belki, belki
bir anne yitiği, belki de ruhunun çığlıklarıyla doğan bir hırstı bu; gülüşün göz
bebeklerine yansıyışı. Ve senin bunlardan her sığınışının adı şiir oldu...
Şöyle
bir düşünelim şimdi. Kontrolünden geçmeksizin bir çok şey belleğine yüklendi ve
bunlar da senin kendini inşa ettiğin materyaller oldu. Düşüp durduğun
buhranların adı ne olursa olsun, sebebi temelde bir şeylerin tamamlanmamış
olmasındandır. O yüzden bir intikamı alırcasına yazıyorsun şiiri.
İlaveten,
şiirlerindeki git-gel hallerden anlaşıldığı kadarıyla kesin bir karar alıp geri
dönüşler vermişsin. Ancak benliğine, varoluşuna dayanan kırılmalar seni yoruyor
ve melankoliye alıkoyuyor. Ama şunu bil; kararlı olup ayırt etmeyi kendi rengin
ile, diğerlerinin senin tuvaline kattığı renklerin farkı ile öğreneceksin.
Şiir,
bu yukarıda bahsettiklerimizin daima içinde olacak. Ama üzgünüm; bu süreç
içinde ortaya koyduğun her şiir (konuları evrensel ve dil kullanımı üst düzey
olsa da) senin varlıksal acemiliklerinden beslendiği için daha kendini tanıma
işlevinden yoksun pek çok kişiden muhibban bulacak. -Ancak kemali
barındırmayacak.-
Bu
kalabalıkların sevgisi yeterli olacak mı sana? Peki sen kemali mi isteyeceksin,
yoksa varlığının ve hayatın üzerine çöktürdüklerini, erekte olurcasına kâğıtlara
şiir diye mi işleyeceksin? Cevabın kemal ise okumaya devam et derim. Süreç,
sabır, bitiş kavramını unutma ve muhasebe yap. İşte şiir yolculuğuna kemal ile
devam etmek istiyorum diyenin anahtar kelimeleri bunlardır. Var olmak bir
süreçtir, alarmsız yakalanabilirsin uyanışa o yüzden işleyen zamanın içinde ol.
Önüne atılan her şey, sabır direnmekten başka bir şey değildir. Bitiş yok,
yorulursun, incinirsin, dinlenirsin ama bu anlarda bile çalışan zihnin
salıvermeyecek seni. Ve muhasebeler yapmalısın; öyle başı yatağa koyup 25-30
dakikalık muhasebeler değil bahsedilen. Etten ve kemikten nesneye yapışan
varlığını, her daim tutarlı, anlayışlı ve saygıyla yöneten ve yönlendiren
muhasebeler.
Şiir
iki üç cümle, bir kaç kafiye ya da söz sanatı yığını gibi görünse de arayış
içindeki ruhun varoluşuna dair düştüğü anekdotlardır. Bir şeylerin yolunda
gitmediğini anlayan ve gerçekten de ervahı ezelden ne sinmiş ise üzerine, anın
içinde olan varlığını bundan esirgemeden ‘Olmak’ isteyen kişinin dik duruşudur.
Kısacası şiir bir isyandır, müdavimi olan isyancılarını hayat ağacından
koparan. Yazıyorsan, baş kaldırıyorsundur içindeki kemikleşmiş hayat fikrine...
O yüzden; en başta söylenen her daim en son söze varmalı;
“İsyanı olmayan insanın şiiri de, varlığı da nisyanını içinde barındırır...”
“İsyanı olmayan insanın şiiri de, varlığı da nisyanını içinde barındırır...”
Yorumlar
Yorum Gönder