Kaç kişi bilir Saman Çöpleri’nin hikâyesini? Kaç kişi okumuştur, dinlemiştir ya da duymuştur? Sesler hafızamızda bir süre sonra unutulur belki, ama anlatılanların unutulması zaman alabilir. Bende ne zaman ve nerede dinlediğimi hatırlayamadığım bu hikâyeyi -belki bir bakış açısıdır kestiremedim- sizlerle paylaşacağım;
“Harmanda arpa, buğday, çavdar biçilmiş, mal sahibinin ihtiyacı olan sap/saman toplanmış ve geriye artık çöp diyebileceğimiz samanlar kalmıştır: Saman Çöpleri. Harmandan geriye kalan Saman Çöpleri’nin her biri bir yaz gününün hafif esen ılık rüzgârında oradan oraya savrulup durmuştur. Kimi Saman Çöpleri toza toprağa karışıp yoğrulurken kimi Saman Çöpleri de kendilerini su üzerinde bulmuştur. Su, boyuna akıp giderken, üzerinde Saman Çöpleri’nin de sayısı artmıştır. Artmıştır artmasına ancak bu artışın getirdiği birlik/kalabalıklık onları her zaman birlik içerisinde ve oldukları yerde tutamamıştır. Kimi Saman Çöpleri akan suyun üzerinde yüzmüş, kimi Saman Çöpleri suya batmış, kimi Saman Çöpleri de kenarda duran diğer Saman Çöpleri’ne ulaşarak onlara tutunmaya çalışmıştır. Belki de böylece birliğin -çoğunluğun- olduğu yerde, güvende uzun süre kalacaklarına inanmışlardır; tabii bilemeyiz. Ama Saman Çöpleri’nin kaderidir; istediği kadar akan su ile birlikte yeni yerlere gitsin, istediği kadar sürüklensin, ve diğer Saman Çöpleri’ne tutunmaya çalışsın, mutlaka bir yerde su, onları içine çekmiştir. Suya karşı her daim zayıf kalmışlardır.” Rüzgârın acımadan savurduğu Saman Çöpleri’ni su koruyup kollayacak değildi ya. Hem öyle olsaydı rüzgâr bu garip yol bilmez, iz bilmez Saman Çöpleri’ni, daha güvenli bir yere savuramaz mıydı? Dilleri olsaydı belki, onlar da gitmek istemiyorlarsa yerlerinden, bunu söylemezler miydi?
İnsan hayatı da böyle değil mi? Hepimiz aslında bir Saman Çöpü değil miyiz? Bize bahşedilen dünya hayatımızın belirli dönemlerinde ya da tamamında, Saman Çöpleri misali oradan oraya savrulmuyor muyuz... Ve yine Saman Çöpleri misali; kimimiz hayatın akışına bırakıp kendini, “amaaaan canım, dünyadır burası gelip geçer” derken; kimimiz birilerini Tutunacak Dal diyerek, “bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözünü rehber alarak nesnelere veya insanlara tutunur; kimimiz de hayatın acısına, çilesine, derdine karşı koymaya çalışarak, “alırım başımı giderim Efeler gibi heeey” der.
Bazen şöyle bir oturup kendimizle baş başa kalıp düşüncelere dalarken, iç sesimizle kavga ederken, yaşadıklarımızı benzetecek bir şeyler muhakkak buluruz. Örneğin, ayrılığı Sonbahar’a benzetirken; sevinci, neşeyi, kavuşmayı hep İlkbahar’a benzetiriz. Ve bu kainatta birbirine benzeyen, birbirine benzeteceğimiz sayısız varlık vardır. Yukarıda yazdığım hikâyeye baktığımızda da bunu rahatlıkla görebilir ve bir açıklık getirebiliriz; yaşadığımız dönemler ve bu dönemlerin sonunda geldiğimiz noktalar. Kaderi Allah (cc.) yazar ancak yol ayrımları ve tercihler biz insanlara aittir. Seçtiğimiz yolun sorumlusu bizlerizdir. Yolun sonunda olacakları elbette bilmeyiz, görmeyiz ancak bu yol ayrımında yaşayacağımız her şeyi biz seçmişizdir. Ve bu seçim, ‘yolun sonunda başımıza gelecekleri de kabul etmişiz’ demektir. Tıpkı hikâyedeki gibi. Harmana kadar kaderleri bir olan Saman Çöpleri, harmandan sonra rüzgâr tarafından her biri bir yerlere savruluyor. Ve su ile imtihanları başlıyor. Tutunan, batan ve sürünen. İnsan hayatı da böyle. Bir kaderimiz var, belli bir yerde yol ayrımı başlıyor; yolda tutunmaya çalışan, çıkan zorluklara dayanamayıp batan ve akışına bırakıp sürünen... binlerce kader yolcusu. Ancak bazen de Çakıl Taşı misaline değinilebilecek, farklı bir bakış açısı yakalanabilir insan hayatında, bu yönde bir bakış ise genelde şöyledir;
“Bazen unutmuş görünürüz bazen de unutulduğumuzu hissederiz. Bazen akışına bırakırız bazen de akışa karşı koymaya çalışırız. Ne yaparsak yapalım her şey olacağına varır; hayat, insanların nehirlerin çakıl taşlarını bir o yana bir bu yana çarptığı gibi çarparak şekillendirir. Kaçamazsın, karşı koyman imkânsızdır, ve böylece; bazılarını büyük, bazılarını ise çok küçük kum tanelerine çevirir...”
Benim insan hayatıyla Saman Çöpleri’nin su ile olan imtihanını birbirine benzetmem, kendimle oturup konuştuğumda vardığım sonuçlardan sadece birisidir. İnsan hayatını varlıklara benzetmek o kadar sonsuzdur ki çıkacak sonuçlar da birbirlerinden farklılık taşıyacaktır. Bu da her insanın hayatının anlamının bambaşka olduğunun, yegane kanıtı olacaktır.
* * *
Saman Çöpleri ile insan hayatını yazarken 4-5 ay önce okumuş olduğum Ali Fuat Başgil’in gençler için yazmış olduğu kitabının bir kısmı aklıma geldi. Gelmişken sizlerle de paylaşayım;
“Okuyucum! Bilirsin ki, beden ve ruh diye iki türlü varlıktan meydana gelmişiz, ve bedensel yahut maddî varlığımız bakımından her şey gibi, biz de tabiat kanunlarına bağlıyız. Meselâ, cisimler gibi biz de düşeriz. Her maddî varlık gibi, türlü etkiler altında biz de sarsılır ve sallanırız. Kısacası, bu bakımdan uçsuz bucaksız tabiat denizi içinde yüzen bir saman çöpüyüz.
Fakat, ruh varlığımız ve şuurlu bir benlik olmamız yönüyle; elbette ki bir saman çöpünden daha başka bir şeyiz. İçinde “Şuur (bilinç)” dediğimiz esrarengiz bir güç hazinesi taşıyan canlı bir organizmayız ve hızını bu hazinenin esrarından alan sayısız fiil ve hareketlerin failiyiz. Şöyle düşün ki, dünya bir denizdir, biz insanlar ise bilinmez bir semte doğru yol almış giden “hayat gemisi”nin yolcularıyız. Dalgaların çırpıntısı ile sallanan geminin içinde biz de sallanmaktayız. Bununla beraber kimimiz kazan ağzında ocaklara kömür atıyor, kimimiz güvertede elleri arkasında gezinip bakıyor, kimimiz de kaptan köprüsünde önünde pusula, dümen tutuyor... Ne demek istediğimi tabii anlıyorsun. Hepimiz, etrafımızdaki her şeyle beraber, geminin sallantısına uyarak eğilip sarsılıyoruz. Fakat, aynı zamanda ayrıca kendimize has hareketler de yapıyoruz. Ve hissediyoruz ki, eğilip sarsılma şeklindeki birinci tür hareketler “bizim” değildir. Bunlar tabiat faktörlerinin eseridir. İkinciler ise, “bizim”dir. Bunların yapıcısı ve sahibi bizizdir.”
NOT: Saman Çöpleri ve Çakıl Taşı benzetmeleri bir yerlerde gerçek şahıslardan okuyup dinlediğim anılar idi.
Saman çöpleri gibi, ya da çakıl taşları gibiyiz. Hersey olacağına varır.. Çok güzel bir çalışma olmuş. Başarılar dilerim...
YanıtlaSildeğerli yorumunuz ve dilekleriniz için teşekkür ediyorum🤗
Sil