Ocağın da bir dili var
Karı var, acısı var
Şubatına yol açar
Güz’ü var, sözü dar.
Mart kapısı açılır, umut verircesine
Nisan yağmuruna, şemsiye tutarcasına,
Mayıs baharında, güneşe dokunur,
Açılır, saçılır denizi okunur..
Haziran akşamları, dalgayla kaybolur kırları,
Temmuzun sıcağı, kavurur, savurur,
Aydınlığıyla durulur..
Bir de sen varsın tabi
Ağustos renkleri, mavisi, yeşili
Dalgın dalgalara, savrulan pervaneleri
Eylül güz’ü, sonbaharın örtüsü.
Dökülür ağaç dalları, savurur rüzgâr.
Eser derinine, deliliğine
Sen mavi martı; üşümedin mi sessiz çığlığa?
Ekim sen miydin gelen? Vapurları kıyıya küstüren..
Gökyüzünde siyah kaçışlar, göçe davet ettiren..
Kasım kabusları, bitişe kalem tutuşları, ah! Bir de alttan alışları.
Aralıklı gülümsüyoruz..
Kapının kenarında, aralanıyor son bakış
İşlenmiş bir yıl daha, deliye hasret,
Zalime dert, huzura bereket..
Bir uzun bekleyiş daha
Yeni kapıların aralanmasına..
Şimdi açalım ocağı, mevsim bekler ellerimizi, seni, beni, bizi...
Yorumlar
Yorum Gönder