Ana içeriğe atla

RAÇİNSKİ KADAR: İDEALİST ÖĞRETMEN BAKIŞI- MÜZDELİFE YILMAZ


Raçinski, Moskova Üniversitesi’nde matematik profesörü olarak görev yaparken, ani bir kararla akademik hayatına son vermek ister ve istifa eder. Çok geniş ve kendisi gibi yetişmiş birçok arkadaşı bu kararına tepki verir. Bulunduğu konumu ve bunun ne kadar değerli olduğunu ifade etseler de başaralı olamazlar. Çünkü Raçinski, tüm kariyerini bırakarak kendi köyüne dönecektir. Köyünün zihniyetine, ahlak seviyesinin düşüklüğüne, geri kalmışlığına, ruhsuzluğuna daha fazla dayanamayacaktır. Kendisi gibi bu köyde yaşayan insanların kötülüklerden sıyrılıp başarılı bireyler olacakları inancına sahiptir... Buna engel yoktur... Raçinski bu düşüncelerle her şeyi geride bırakıp kendi köyüne gelince bir şeyleri çözümlemek/düzenlemek çok da kolay olamayacaktır. Kendi köyündeki insanlar bile buradaki çocukların bir gün başaralı olacağına inanmamaktadır. Bu nedenle köyündeki insanlardan destek alamamıştır. Ancak bu destek alamama durumu, onu hedefinden alıkoymamıştır. Çünkü Raçinski hedefine odaklanıp, her zorluğu aşıp buradaki çocukların anne, babaları gibi olmayacağına inanmaktadır. Okulu bile doğru düzgün olmayan bu köyde, tüm imkânları değerlendirir. Büyüklerin zihnini değiştiremezdi belki ama saf duyguları olan çocukların kalbine dokunmayı başarabilirdi. Kimsenin başarmaya inancı olmayan bu çocukları en baştan eğitmiş ve önce ahlak kurallarıyla başarılı bireyler olarak yetiştirip meslek sahibi olmalarını sağlamıştır. 
Raçinski’nin hayatı biraz benim hayatıma benziyor ama ben profesör değilim. Ben de köyümde ilk lise, üniversite okuyan meslek sahibi bayanım... Liseye gidiyordum, köydeki okuyan tek kız olduğum için köye servis verilmedi. Daha sonra lise yıllarında üniversite yurdunda kaldım. Üniversitelilerin içerisinde liseyi bitirdim. Sonra arkamdan gelen insanlar olsun, bu sayı birden ona çıksın diye hiç düşünmeden ataması çok zor olan tarih bölümüne gittim... Çok şükür okulum bitti. Bir süre Afyonkarahisar’da çalıştım, sonra Ankara’da çalıştım. Köyümüzdeki okul müdürü ve bazı hocalar benimle görüşüp bu yıl burada ücretli öğretmenlik yapmamı istediler. Çünkü öğrencilere örnek olacak birileri vardı. Bu köyde İdealist Öğretmen kitabındaki gibi çocukların hiçbir iş başaramayacağına inanılırdı. Ama o çocuklar başardı. Şu an üniversite ve liseyi dışarda okuyan 50’den fazla kız var... Şimdi de benim görevim; hâlâ zihniyeti geçmişe ait olan insanların -kültür, dil olarak anlamayın- kızlara yönelik düşüncelerinden bir nebze arındırmak... Şu an gayet iyi çocuklar yetişiyor onlara çok imreniyorum. Bakalım inşallah ben de bir gün Profesör Raçinski kadar başarılı olabilir ve en alt tabakada bana ihtiyacı olan insanların elinden tutabilirim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSİMSİZ DURAK: SAMAN ÇÖPLERİ - MÜZDELİFE YILMAZ

Kaç kişi bilir  Saman Çöpleri ’nin hikâyesini? Kaç kişi okumuştur, dinlemiştir ya da duymuştur? Sesler hafızamızda bir süre sonra unutulur belki, ama anlatılanların unutulması zaman alabilir. Bende ne zaman ve nerede dinlediğimi hatırlayamadığım bu hikâyeyi -belki bir bakış açısıdır kestiremedim- sizlerle paylaşacağım; “Harmanda arpa, buğday, çavdar biçilmiş, mal sahibinin ihtiyacı olan sap/saman toplanmış ve geriye artık çöp diyebileceğimiz samanlar kalmıştır: Saman Çöpleri. Harmandan geriye kalan Saman Çöpleri’nin her biri bir yaz gününün hafif esen ılık rüzgârında oradan oraya savrulup durmuştur. Kimi Saman Çöpleri toza toprağa karışıp yoğrulurken kimi Saman Çöpleri de kendilerini su üzerinde bulmuştur. Su, boyuna akıp giderken, üzerinde Saman Çöpleri’nin de sayısı artmıştır. Artmıştır artmasına ancak bu artışın getirdiği birlik/kalabalıklık onları her zaman birlik içerisinde ve oldukları yerde tutamamıştır. Kimi Saman Çöpleri akan suyun üzerinde yüzmüş, kimi Saman Çöpleri...

AHLAT AĞACI - ABDULLAH YÜKSEL

Film adını, bazı yörelerde çakal armudu, çördük, gelinboğan adlarıyla da bilinen eğri büğrü, yendiğinde boğazda yumru etkisi yaratıp yutkunmayı zorlaştıran, şekilsiz yabani bir armuttan alıyor. Tıpkı filmdeki toplumsal irdelemelerin insan üzerinde bıraktığı etki gibi... Gövdesi sert ve dikenli olan Ahlat Ağacı sonbahar gibi olgunlaşır, susuzluğa oldukça dayanıklı olan bu ağaç kurumaya yüz tutsa bile, meyve vermeye devam eder. Sert, çorak arazide yetişen, yerel panoramik manzaraların süsleyicisi olan Ahlat Ağacı’nın başkahramanı Sinan’ın hayırsız babası bu bölgenin çevresindeki herkesin ahlatlar gibi olduğunu söyleyecektir: ” Uyumsuz, yalnız, biçimsiz ” sözleri ile film ismine gönderme yapacaktır. Film, Sinan’ın üniversite eğitimini tamamladıktan sonra toplum gözünde çiçeği burnunda öğretmen adayı olarak görülen, iç dünyasında yazar olma hayalleri kuran, hırslı, arzulu, hoşnutsuz, diplomalı işsiz olarak baba ocağına, dönüşüyle başlıyor. Her Türk genci için baba evi, nereye gidilir...