Ana içeriğe atla

BİLEMEDİM Kİ! - MÜZDELİFE YILMAZ


Perdesiz hangi odanın penceresinde,
Hangi kitabın altı çizili cümlesinde,
Hangi şiirin gün görmemiş dizesinde bulayım seni bilemedim ki...

Ezgisi susmuş hangi türkünün durağında,
Takvimin koparılmayan hangi yaprağında,
Çıkmazı olan şehrin hangi sokağında bulayım seni bilemedim ki...

Sevdanın hangi ikliminde, 
Hüznün kaçıncı mevsiminde,
Hangi kederin tebessümünde,
Hangi umutsuzluğun gülümseyişinde bulayım seni bilemedim ki...

Bilemedim ki…
Susacak mı çığlıkları kalbin, 
Bitecek mi tüyü dilinde hislerin,
Ve son bulacak mı bu özlem bilemedim ki!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBEP - İLKER SONER

Öncesi olmadı yokun Sen bir yokluk kavurdun Üfledin çıkan dumana Dağıldı kokusu dünyamızda. Nedir bu his alaca Nefesin mi Yoksa Yok mu  Kalır burnumuzda. Şimdi Ne sebeptir  Ne sebep olamaz İntiharımıza...  

HAKİKATLERİN ACI EŞİĞİ - İLTÜZER OKAN

Hayatımızda doğruluk adı altında yaşadığımız her ne varsa, tamamının sınırında durulan bir nokta vardır: Hakikat... Çok basittir ama çoğu zaman basit diye dikkate alınmayan bu hassas nokta, ‘acı eşiğinin’ zorlandığı an onunla yüzleşmek zorunda kalınır. Bu yüzleşme kimi zaman hakikatin kendisiyledir, kimi zaman ise sadece acısıyladır. Reis Bey (Hâkim)... Hakikatin hem kendisiyle hem de acısıyla yüzleşen adam. Duruşma esnasında kullandığı “ Suç her zaman edebiyata muhtaçtır. Siz kupkuru hakikate cevap veriniz! ” cümlesi, onun hayata bakışının, kendi gözünde doğru olduğuna inandığı gerçeklerinin bir ifadesini verir. Fakat her gerçek doğru mudur? Bu soruyu kendi elleriyle yazdığı mahkeme defteri yanıtlar: Hakikati biliyor, fakat hakikatle çelişse bile kendi doğrusunu uyguluyordu. Yargıladığı bir genci suçlu olduğuna inanmadığı halde idama mahkûm etmişti. Kendince doğru olanı yapmıştı ve bunu “ Mahkum ettiğim o değil, mücerret fiildir... Varsın, bir kötünün bürünmesi ihtimali olan masu