Hayat: Çocukluğun özlemle anılan, sıcacık yuvada karmaşıklığı tanımlamaya çalışılan, geçmişi barındırır.
Mısralara dizilmiş bir bir anılarını gizler. Her ne kadar masumiyet taşısa da birçoğunun yüreğindeki dorukları keşfedemez.
Özlem’in nasihatine kulak verir ama kendi bildiğini okur.
Ben öyleydim. Kendimi bildim bileli kulağımı kapattım Özlem’in nasihatlerine.
Kurulu sofraya karışan Özlem, bir bir sıralanan Sevgi, pek de dikiş tutmadı şimdilerde.
Sığdığım ada, sığındığım adam babam..
Buluşlarımızın arasına, bu ikilemli aşkı anlatamadım.
Birbirine çok benzeyen, zor karakterleri çağrıştıran bu düzeni sağlayamamak güç oldu duraklarımıza.
İki ayrı dünyanın bir dengesiydik biz.
Çok sevdik, çok sarıldık rüyalarda;
Ben en çok sana, kitapların arasında sığındım.
Sen en çok uykularımda okşadın başımı,
Nasihatlerini sıraladın göz kapaklarıma,
Sevgin, gücün gözlerinin yeşilliğiyle sardı sarmaladı beni.
Sen maviydin, ben ise gökyüzü.
Birbirinden ayrılamaz, birbirine sarılamaz, birbirine kenetlenmiş sancılı renklerdik biz.
Sen ışığın, ben ise karanlığın aydınlık yüzü,
Yolu gösteremedik, karanlığının kara kedisiydim ben, çok gezindim odalarında görmedin,
Sert karasal iklimle çağrışıyor bizim hikâyemiz.
Yağmuru kabul eder, soğuğu savururuz iklimin arasında.
Sıcacık yuvanın meltem rüzgârlarıyız.
Gece karalara, gündüz denizlere zulüm ettik;
Barındırdığımız geçmişte bir bir sıralandı talih,
İçimizden geçti çelimsiz tarih,
En çok biz anladık birbirimizi,
Tufan arasında en çok biz dinledik.
Gücümüzü birbirimizden aldık,
Ama en çok da biz kaçtık.
Şimdi bir limanın iki tarafında sandal kurulu;
baş kösesinde sen,
sığdığım ada sen,
Yorumlar
Yorum Gönder