Ana içeriğe atla

EY SEVGİLİ - FARUK SARIKAVAK


Ey sevgili! Gittiğin yerler buralara çok mu ırak?
Sen buradan gittin gideli bütün vadilerim kurak...

Ben senin yolunda yorulmak bilmeyen bir seyyah.
Ama yollarım, gecelerim kapkaranlık ve siyah...

Kaybettim şimdi denizinde yüzdürdüğüm sallarımı.
Terketmek zor geliyor alıştığım kumsallarımı...

Kabul eder misin ümmetini adadığı adaklarından.
Hepimiz muhtacız şimdi çıkacak bir söze dudaklarından...

Ey sevgili! Bitsin artık bu hasret sonsuzluk uykundan uyan.
Hor görme bizi ne olur, sensin feryadımızı duyan...

Şahit olamadık belki ayı iki böldüğün anına.
Elbette biz sırrına eremeyiz mucizelerinin nihanına...

Ey sevgili! Görebilseydin bugün ümmetindeki yarışı.
Belki o zaman aşardı ettiğimiz tüm dualar arşı...

Bir kere değseydi keşke o mübarek elin elime.
İnşallah seninle çıkar ağzımızdan ölürken o ilahi kelime...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSİMSİZ DURAK: SAMAN ÇÖPLERİ - MÜZDELİFE YILMAZ

Kaç kişi bilir  Saman Çöpleri ’nin hikâyesini? Kaç kişi okumuştur, dinlemiştir ya da duymuştur? Sesler hafızamızda bir süre sonra unutulur belki, ama anlatılanların unutulması zaman alabilir. Bende ne zaman ve nerede dinlediğimi hatırlayamadığım bu hikâyeyi -belki bir bakış açısıdır kestiremedim- sizlerle paylaşacağım; “Harmanda arpa, buğday, çavdar biçilmiş, mal sahibinin ihtiyacı olan sap/saman toplanmış ve geriye artık çöp diyebileceğimiz samanlar kalmıştır: Saman Çöpleri. Harmandan geriye kalan Saman Çöpleri’nin her biri bir yaz gününün hafif esen ılık rüzgârında oradan oraya savrulup durmuştur. Kimi Saman Çöpleri toza toprağa karışıp yoğrulurken kimi Saman Çöpleri de kendilerini su üzerinde bulmuştur. Su, boyuna akıp giderken, üzerinde Saman Çöpleri’nin de sayısı artmıştır. Artmıştır artmasına ancak bu artışın getirdiği birlik/kalabalıklık onları her zaman birlik içerisinde ve oldukları yerde tutamamıştır. Kimi Saman Çöpleri akan suyun üzerinde yüzmüş, kimi Saman Çöpleri...

YİNE BİR GÜN HAYRET ETMİŞİM - FARUK SARIKAVAK

Güzel bir yaz günü. Ailecek pikniğe gitmişiz. Ben çimlerin üstüne yayılmışım; babam mangalda etleri pişiriyor. Bu sırada yavaş yavaş çevremize arılar toplanmaya başlıyor. İlk başta korkup kaçmayı düşünsem de babamın ‘ sen onlara bir şey yapmazsan onlar da sana yapmaz ’ demesiyle olduğum yere çakılıyorum. Arıların arasından iri olanı gözüme çarpıyor; muhtemelen eşek arısı. Birden aklıma bal arısıyla olan farkı geliyor. Birisi iğnesiyle can alırken diğeri kendi canından geçiyor. Bu aydınlanmaya erişip hayretler içinde kalıyorum. *** Çocukken gittiğim cami hocasının anlattığı ders aklıma geliyor: Konumuz kıyamet. “ O öyle bir gün ki çocuklar, kimsenin kimsede hakkı kalmayacak. Boynuzsuz koç, boynuzlu koçtan hakkını alacak. ” O dersteki hayretim aklıma geldikçe hayret ediyorum. *** Teşkilata, derin devlete meraklı olduğum sıralar. Elimde Yakup Cemil’in hayatını anlatan bir kitap. Ülkesi için her türlü fedakârlığı yapan, Bab-ı Ali baskınında Harbiye Nazırı’nı vurup vatan hainliği...