Ana içeriğe atla

TOZLU PENCERE - İLKER SONER


Uzunca bir aranın ardından
Hikâyelerin üzerinden geçen zamanın
Bir şarap testisine de öğrettiği
Tek ve ebedi sihri gibi
Berrak ve saftı odam
Hazır küllüklerde kenarındaydı camın
Birkaç günlükte olsa şu mereti
Orada iç be adam!

Ayak uydurmak için bu yeni düzene
Aniden kalktım yataktan
Bu sefer bırakacağım
Herhalde
Her sigara içtiğimde 
Büsbütün bu tonlarda kafam

Sarı mı yoksa turuncu mu 
Muhakkak gecenin tesiridir 
Renklerin üzerindeki
Ara ara görürüm 
Ateşe tutuşur suretim
Cimcime haklı meteliksiz öleceğim
Geleceğim yok bari gideyim.

Kafiye mağduruyum tanrım
Ve umarım
Varlığın bağışlar küstahlığımı 
Nefesimden, suretim kaçtı
Araba geliyor, 
Kaçma dur!
Altında kalacaksın

Ey ak at gibi ak araba
Beklemez mi karın yatakta!
Vardır elbet bekleyenin
Yoksa bu masala böyle giremezdin.
Şimdi ne bakarsın ardına
Arabanınkiyle anahtarları evin
Durur aynı halkada.
Buldu seni de bekleyen cinin
Aç kapını arkandan girsin
Bekareti bozulmadan gecenin

Bu saatte
Ne işi olur sokakta bir kadının!
Üstelik salyangozun turşusu da kurulmaz buralarda
Desem ki arıyorsun.
Bütün bilincine rağmen korkusuzca
Ve belki biraz da umarsızca
Savrulur adımların
Gözleri yolunda
Bütün yolsuzların.

İrkildim
Camın altından geçen
Kapüşonlu çocuğun öksürüğüyle
Önce reklamlar
Ev sahibimiz üzerinde 
Sonra balkanlar
Tesirsiz değil de
Estetik açısından da müsait değil 
Eski binaya yeni pencere

Şükür ki bu sefer çelimsiz bir vasıta
Eziyor devrimci düşüncelerimi
Birinciye atıfla ve çaprazla
Dördüncü satırın sonuna park ediyor arabasını
Üstelik cinas var bu sefer 
Arabadan inen iki kişi
Yarım kafiye var kadınla aralarında
Dosdoğru gidişleri
Yan bina boşluğundan karanlığa

Son satırın vuruculuğunu yapmak ise
Vezin icabı ikinci satıra kalmış
Çıktığı binaya geri geliyor kadın
Tam Tanrı şiirini bitirdi derken
Ve sigaramdan son nefesimi alırken
Anladım Tanrı bilmediğim bir sanat yapıyor
Başlı başına beşinci satırda
Kadın unutmuş sanki, kalmamış bir şey hatırında

Ziline bastı altıncı katın
Ne yazık!
Bu arada döndü bana yüzünü
Kadın,
Ve göründü son nefesin ateşi
Olmalı ki bu Tanrı’nın hususi şiiri
Düştü artık bana girmek içeri
Aman! 
Sakın yanlış anlaşılmasın.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBEP - İLKER SONER

Öncesi olmadı yokun Sen bir yokluk kavurdun Üfledin çıkan dumana Dağıldı kokusu dünyamızda. Nedir bu his alaca Nefesin mi Yoksa Yok mu  Kalır burnumuzda. Şimdi Ne sebeptir  Ne sebep olamaz İntiharımıza...  

HAKİKATLERİN ACI EŞİĞİ - İLTÜZER OKAN

Hayatımızda doğruluk adı altında yaşadığımız her ne varsa, tamamının sınırında durulan bir nokta vardır: Hakikat... Çok basittir ama çoğu zaman basit diye dikkate alınmayan bu hassas nokta, ‘acı eşiğinin’ zorlandığı an onunla yüzleşmek zorunda kalınır. Bu yüzleşme kimi zaman hakikatin kendisiyledir, kimi zaman ise sadece acısıyladır. Reis Bey (Hâkim)... Hakikatin hem kendisiyle hem de acısıyla yüzleşen adam. Duruşma esnasında kullandığı “ Suç her zaman edebiyata muhtaçtır. Siz kupkuru hakikate cevap veriniz! ” cümlesi, onun hayata bakışının, kendi gözünde doğru olduğuna inandığı gerçeklerinin bir ifadesini verir. Fakat her gerçek doğru mudur? Bu soruyu kendi elleriyle yazdığı mahkeme defteri yanıtlar: Hakikati biliyor, fakat hakikatle çelişse bile kendi doğrusunu uyguluyordu. Yargıladığı bir genci suçlu olduğuna inanmadığı halde idama mahkûm etmişti. Kendince doğru olanı yapmıştı ve bunu “ Mahkum ettiğim o değil, mücerret fiildir... Varsın, bir kötünün bürünmesi ihtimali olan masu