Ana içeriğe atla

KAOS; DÜZENLİ ZAMAN - İLTÜZER OKAN


1 ila 10 arasına denk düşen insanların kalıp yargıları olmadığında, düzen anlayışının da kalıp yargıları dışında sorgulanmasına ihtiyaç vardır. ‘Düzen nedir’ sorusundan ziyade ‘düzen gerçekten düzen midir ve düzen görünen midir’ ifadesi, bu konunun sınırlılıklarını oluşturmaktadır. Düzeni maddi ve manevi düzen üzerinden yapılan irdeleme ile de kaostan geldiğini kavramak mümkündür. 
Düzenin Maddiyatı
Maddiyatta görünenin görünmeyen tarafına yönelmek gerekir. Çehov’un Altıncı Koğuşu’nda; “...vurur, bunu yapmazsa burada düzenin sağlanamayacağına inanır” denilen ifade, görevlinin görünen düzen anlayışına da akıl yorulması gerektiğine inanır. Düzenin sıfır ses, sıfır kalabalık olduğunu düşünerek bunları vurma kargaşasıyla düzene sokabilme inancı, ancak kalabalık bir orkestranın çıkardığı düzenli ve ahenkli sesi hiç duymayanların işidir. Çünkü düzen salt uyumdur. Devasa bir karmaşada da muhteşem bir uyum görülebilir. Uyumu yakalamak düzeni sağlamaktır. Picasso’nun Guernica tablosunda da görülen kaos aslında tablodaki düzenin temelidir. Kaos ve düzensizlik bir bütünün parçalarında görülür. O parçalar bir araya geldiğinde ise kaosun düzene dönüşümü; ancak görülür.   
Maddiyattaki diğer düzen kavramı ise zamandır. Aslında zaman her şeyi düzene sokabilecek olan tek etmendir. Zamanın asla bozulamayan düzeniyle birlikte, asla anlaşılamayan bir de kaosu vardır. Bu kaos anlaşılmadığı için de zamanın düzeni kirletilmiştir. Çünkü zamanın insan üzerinde kurduğu en büyük düzen; doğumla başlayan, çalışma hayatına sürükleyen ve emeklilik adı altında tükenmiş enerjisinden ona birkaç yıl armağan edilen dilimidir. Çehov’un Doktor Andrey Yefimıç’ının: “Zararlı bir işe hizmet ediyorum ve aldattığım insanlar için aylık alıyorum. Namuslu değilim, ama ben tek başıma bir hiçim, kaçınılmaz olan sosyal kötülüğün küçük bir parçasıyım sadece. İlçedeki bütün memurlar da zararlı kişiler ve hepsi havadan para alıyorlar. Demek ki namuslu olmamamın suçlusu ben değilim, zaman” ifadesi de zamanın dilimlerinin nasıl kirletildiğinin bir göstergesidir. Öyle ki günümüzün tasvirinde düzenin de namuslusu ve namussuzu muhakkak vardır. 
Düzenin Maneviyatı
Maneviyatta ise görünmeyenin görünenine inmek gerekir. Görünmeyen zihnimizin, görünen fikirlerinin düzenli olarak ifade edilmesinin altında şahane bir düşünce kaosu vardır. Maddiyatta düzen bütünde bulunabilirken maneviyatta düzen sadece küçük parçalarda bulunabilir. Zihnin bütününde uyumu yakalamayı hedeflemek aklın özgünlüğüne ve özgürlüğüne büyük bir haksızlıktır. Akıl, karmaşalarını birbirine karıştırmadan düşünmeye devam edebildiği sürece yaşar. Elbette bu kaos dışarıya düzen olarak yansıyacaktır çünkü kendini ifade etme esnasında tek seferde bir parça fikir anlatılabilir, bir parça fikirde de uyum kendiliğinden yakalanmaktadır. 
Bir parça fikrin dağınıklık içinden eşleştirilmesi de ilhamdır. İnsan ilham gelmeden konuşamaz, yazamaz, kendini ifade edemez; çünkü kaosun içindeki düzenli parçayı bulup çıkarmak gerekir. Bununla ilgili şu ifade ise etkileyicidir: “İlham konusuna da değinen Zarifoğlu, kendisine ilhamın gelmesini beklemez. Onu çağırır ve gelir. İlhamı eline almış gibidir” (Toka, 2018). Ancak burada ilham ele alınmış olduğu için ifadeler düzenli olmamış, Zarifoğlu çoğu defa anlaşılamamıştır. Zihnin kaosunun anlaşılması ise, mümkün değildir. 
Madden kaos bütünde yok olur ve uyum anlaşılır. Manen kaos olmadığında ise zihin işlemez. Zamanın düzeni kirletilmediği sürece kaos ve karmaşa her zaman düzenin tayinine hizmet etmektedir.
Kaynakça
Çehov, Anton Pavloviç. (2019). Altıncı Koğuş, Çev. Yulva Muhurcişi, 10. Baskı, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Toka, Ferhat. (2018). Cahit Zarifoğlu Kitabı. İstanbul: İzdiham Yayınları. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RASİM ÖZDENÖREN DENEMELERİNİN GENÇ OKURA ETKİSİ ÜZERİNE-ASIM GÜLTEKİN

Rasim Özdenören’in kitaplarıyla ilk karşılaştığımda (1991) 16 yaşındaydım. Denemeleriyle karşılaştım ilk önce,  Müslümanca Yaşamak’ ı ya da  Kafa Karıştıran Kelimeler ’i okumuştum evvela. Ve ardından diğerleri... Zihnimde muhteşem bir etki yapmıştı Özdenören’in yaklaşımı. O deve-iğne misalini hâlâ unutmamışımdır. Allah’ın her şeye kâdir oluşunun gündelik hayata yansıyış şekli üzerinde anlaşamayan iki adam vardır misalde. Biri “Allah deveyi iğnenin deliğinden bile geçirir. Bunu iğne deliğini büyülterek yapar.” derken öbürü; “Elbette Allah her şeye kâdirdir, ama bu işi deveyi küçülterek yapar.” demektedir. Rasim Özdenören ise bu iki yaklaşımdaki tehlikeye dikkat çekerek iki yaklaşımda da insanın kendini merkeze almaya, kendini tanrılaştırmaya çalışmasından izler bulunduğunu söylemektedir. Onu okumakla bir şeyi fark etmiştim. Modern çağda yaşayan bir Müslümanın kendisini kuşatan kirli modern düşünüş tarzlarını fark etmesi son derece zorlaşmıştır ve çoğunluğun düştüğü bu d...