Ana içeriğe atla

AZİZ İSTANBUL - MERVECAN ORAK


AŞIK;
Bir gözyaşına dalıyor insan;
Gözyaşı 'his' diyarlı!
Ve kaygılı umudunun
Dört yanı denize sitemli
Bir tarafı hırçın, diğer tarafı zarif..
Ve bir şeyler anlatır gibi:
Galata masum, Kızkulesi tarafsız.
Beyoğlu sırra kalem basmış 
Aziz İstanbul..
Biriktirdiğin acıları, sıralı yolculuğa savurdun
Bir yanın suskun
Bir daha asla yaşamayacağın; struma
Özlemi teğet geçerken,
Aziz İstanbul..
Hep seni sevmeyenleri severek,
Hep seni sevenin gözlerinden,
Kalabalıklara kucak açarak,
Somut savaşların, soyut aşklarına şahit oldun..
Senin ruhunun derinliklerine özlem..
Ah aziz İstanbul. .
Kucak açtığın yalnızlığıma, sen tutkusu...

İSTANBUL;
Yüzümü astığım soğuk denizlere,
Sayılı sandal biriktirdim,
Çarptıkça içimdeki kayalıklara.
Anladıkça deli siyahım;
Masum akını.
Bir ölümü koklamakta gerekir bazen.
Sanki ölüm kötü kokabilirmiş gibi..
Ah! Evladım Kızkulesi; 
Tarafsız aşkını hapsettiği yosunlara
Bir bir şahidim..
Struma nasıl da unuturum seni..
Zehri açken,
Özün ilaçken, 
Ben İstanbul;
İstanbul’um işte. 
Zalim, tehlikeli ama bir o kadar da güzel. Ben hep ihanet ederim ama yine de sevmeye devam ederler..!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBEP - İLKER SONER

Öncesi olmadı yokun Sen bir yokluk kavurdun Üfledin çıkan dumana Dağıldı kokusu dünyamızda. Nedir bu his alaca Nefesin mi Yoksa Yok mu  Kalır burnumuzda. Şimdi Ne sebeptir  Ne sebep olamaz İntiharımıza...  

HAKİKATLERİN ACI EŞİĞİ - İLTÜZER OKAN

Hayatımızda doğruluk adı altında yaşadığımız her ne varsa, tamamının sınırında durulan bir nokta vardır: Hakikat... Çok basittir ama çoğu zaman basit diye dikkate alınmayan bu hassas nokta, ‘acı eşiğinin’ zorlandığı an onunla yüzleşmek zorunda kalınır. Bu yüzleşme kimi zaman hakikatin kendisiyledir, kimi zaman ise sadece acısıyladır. Reis Bey (Hâkim)... Hakikatin hem kendisiyle hem de acısıyla yüzleşen adam. Duruşma esnasında kullandığı “ Suç her zaman edebiyata muhtaçtır. Siz kupkuru hakikate cevap veriniz! ” cümlesi, onun hayata bakışının, kendi gözünde doğru olduğuna inandığı gerçeklerinin bir ifadesini verir. Fakat her gerçek doğru mudur? Bu soruyu kendi elleriyle yazdığı mahkeme defteri yanıtlar: Hakikati biliyor, fakat hakikatle çelişse bile kendi doğrusunu uyguluyordu. Yargıladığı bir genci suçlu olduğuna inanmadığı halde idama mahkûm etmişti. Kendince doğru olanı yapmıştı ve bunu “ Mahkum ettiğim o değil, mücerret fiildir... Varsın, bir kötünün bürünmesi ihtimali olan masu