Ana içeriğe atla

HİÇ GÜNEŞ OLDUN MU? - MAHMUT KARAHAN


Odanın ortasında bir noktayım.
Sessizliği dinliyorum şarkıların
Sessizliğini odanın
Nefessiz duyuyorum.

Nefes alıyor sarı ampul ışığı
Duvarlar kapatıyor acıları
Anahtarı elimde kapıların lâkin;
Kalpler paslı.

Kalpler;
Yandı.
Yakanlar kalanlara acılar bıraktı
Acılar;
Kalanlara umutsuz
Maviden başka siyah rıhtımlar yaşatacaktı.

Yaşamak şimdi
Anlamsız zamanlarda
Anlamlı hayatlar için
Kendini anlamaktı

Zaman vakitle huzur;
Az insan ile eş anlamlı
Az insan kalabalıklar arasında
Ufacık kaldı.

Kalabalık çıkarlara
Baharlar bile şaştı kaldı
Nasıl olur da yağmurlar
Kötü insanları da ıslatırdı

Kötü insanlar kandırdı
İyiler kandı
Lâkin ince düşünenler
Kırmamak için bulutlar gibi
Her vakitten farklı
Gecelerde susarak yandı.

Hâr oldu cümleler hiçliğe vardı
Lâl oldu gönüller sükûta sardı
Küçük gibimsi güzel günler
Güzel gönüllerin ardında yara kaldı.

Yaralar yalanlarla hep vardı
Hem asıl yaralayan yalanlardı.
Bunca yalan varken
Söylesene nasıl olur da kalpler
Yaralanmazdı.

Söylemek sana hiç bu kadar yakışmamıştı;
Bir daha söylesene;
Sende güzel zamanları
Yaraladın mı?

Bir de gök kuşağı vardı
Onlar yağmur ile güneşin kavuşma anıydı
Çok söylettim sana da ama
Söylesene kalpte yağmurken sen
Hiç güneşin oldum mu?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEBEP - İLKER SONER

Öncesi olmadı yokun Sen bir yokluk kavurdun Üfledin çıkan dumana Dağıldı kokusu dünyamızda. Nedir bu his alaca Nefesin mi Yoksa Yok mu  Kalır burnumuzda. Şimdi Ne sebeptir  Ne sebep olamaz İntiharımıza...  

HAKİKATLERİN ACI EŞİĞİ - İLTÜZER OKAN

Hayatımızda doğruluk adı altında yaşadığımız her ne varsa, tamamının sınırında durulan bir nokta vardır: Hakikat... Çok basittir ama çoğu zaman basit diye dikkate alınmayan bu hassas nokta, ‘acı eşiğinin’ zorlandığı an onunla yüzleşmek zorunda kalınır. Bu yüzleşme kimi zaman hakikatin kendisiyledir, kimi zaman ise sadece acısıyladır. Reis Bey (Hâkim)... Hakikatin hem kendisiyle hem de acısıyla yüzleşen adam. Duruşma esnasında kullandığı “ Suç her zaman edebiyata muhtaçtır. Siz kupkuru hakikate cevap veriniz! ” cümlesi, onun hayata bakışının, kendi gözünde doğru olduğuna inandığı gerçeklerinin bir ifadesini verir. Fakat her gerçek doğru mudur? Bu soruyu kendi elleriyle yazdığı mahkeme defteri yanıtlar: Hakikati biliyor, fakat hakikatle çelişse bile kendi doğrusunu uyguluyordu. Yargıladığı bir genci suçlu olduğuna inanmadığı halde idama mahkûm etmişti. Kendince doğru olanı yapmıştı ve bunu “ Mahkum ettiğim o değil, mücerret fiildir... Varsın, bir kötünün bürünmesi ihtimali olan masu